share
share this article on digg Linkedin Üzerinde Paylaş Google+ Üzerinde Paylaş Facebook Üzerinde Paylaş
this

Edeb Ya HU

0 yorum

(EDEB YA HU)

Sakın terk-i edebden kûy-ı mahbûb-ı Hudâ’dır bu
Nazargâh-ı İlâhî’dir Makâm-ı Mustafâ’dır bu

(Edebi terk etmekten sakın ki Huda’nın Habib’inin köyüdür bu
Allah’ın nazar ettiği makamı Mustafadır bu)

Mürâât-i edeb şartıyla gir Nâbî bu dergâha
Metâf-ı kudsiyândır busegâh-ı enbiyâdır bu

(Tertip- i edep şartıyla gir Nabi bu dergaha
Enbiya ve evliyanın hürmet gösterdiği kutsal beldedir burası)

Seydam Şeyh Fadlullah( k.s.) bir sohbetlerinde islamın şartı beştir bu beşinin de temel şartı muhabbettir demişti . Muhabbetsiz yapılan herhangi bir ibadetin Allah katında bir kıymeti yoktur Tasavvufta muhabbetin kaynağı da edeptir..Şairimiz Nabi de bu hakikate binaen edebe muhalif gafletle gidilen bir hac yolculuğundan incinmiş ve bu şiirini yazmıştır. Kabe Allahın nazar ettiği yerdir makam- ı Mustafa hak katında ulaşılabilecek en yüksek makamdır. Bunları göz önüne alarak gafletten uzak bir ibadet için muhabbet ve edep gerek.
Beytin Hikayesi

Osmanlı Divan şairlerimizden 17. asırda yaşamıştır. Aslen Urfalıdır. Peygamberler şehri Urfa’nın manevi ikliminde iyi bir eğitim alan Nâbî, çocukluk ve ilk gençlik yıllarından sonra İstanbul’a göçmüştür. Tasavvuf terbiyesi de görmüş olan Peygamber âşığı Nâbî, padişah IV. Mehmed döneminde Hacca gitmek üzere bir kısım devlet erkanıyla birlikte yola çıkar. Kafile Medine-i Münevvereye yaklaşmıştır. Vakit gecedir. Rasulüllah (s.a.v) Efendimiz’e bir an önce ulaşma özlemiyle Nâbî’nin gözüne uyku girmemiştir. Fakat kafiledeki bir devlet adamı, hem de ayaklarını kıbleye doğru uzatmış, uyumaktadır. Hz.Peygamber (s.a.v)’in beldesinde, edebe aykırı böyle bir gaflet hâlini bir türlü hazmedemeyen ve çok üzülen Nâbî, içinden gelen bir ilhamla yukarıdaki kasideyi söyler :

Nâbî bu şiiri yolda yazar. Kafile şafak vakti Medine-i Münevvere’ye girmektedir. Ravza-i Mutahhara’ınn minarelerinden sabah ezanı okunmaktadır. Müezzin, ezanın ardından Türkçe bir kaside okumaya başlar. Nâbî, dikkat eder, okunan kendi şiiridir. Hemen minarenin kapısına koşar.Müezzine; Allah aşkına, okuduğun bu kasideyi nerden öğrendin, der.

Müezzin şöyle cevap verir: Bu gece rüyamda Efendimiz (s.a.v)’i gördüm, bana dedi ki: Ümmetimden Nâbî adında bir şair, benim hakkımda şu kasideyi yazdı, hoşuma gittiği için bunu okumanı arzu ediyorum. Ben de rüyamda Efendimizden öğrendiğim beyitleri aynen okudum. Nâbî, sevincinden oracığa bayılıp düşer. O, bu iltifata, Rasulüllah Efendimiz’e duyduğu edep ve muhabbetten dolayı nâil olmuştur.

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*