Hadislerle Tasavvuf 9. Kısım

56. Hadisi Şerif:

Hz. Âişe (r. anha)’dan rivayet edildiğine göre; bir kimse geceleyin sesini yükselterek Kur’an okumuş, sabah olunca Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu:

“Allah falan kimseye rahmet etsin. Bana bu gece ne kadar ayet hatırlattı. Ben onları gerçekten unutmuştum.” Ebu Davud salat, 1331,

Hadisten çıkan netice:

Eksik bilgili birisinin faydalı bir hususta kâmil kimseye vesile olması.

Bu hadisten anlaşıldığına göre bazen kâmil olanların feyzine, eksik bilgisi olan bir araç sebep olabilir. Araç olmaya nakısın bir iradesi yoksa, bu hadiste geçtiği gibi o zaman problem yoktur. Çünkü feyiz veren ancak Allah’tır. Eksik bilgisi bu feyiz için sadece bir sebep olmuştur. Eksik olsa bile yol gösteren kimse, kâmil birisine doğruyu gösterme hususunda faydalı olursa, bu yol göstermesiyle hem kendisine yol gösterilen, hem de yol gösteren sevap alır.

Bazı rivayetlerde olduğu gibi danışma sırasında eksik olan kendi iradesiyle daha iyiye vasıta olsa bile, yine de kâmil kimsenin üstün olduğu hususunda hiçbir şüphe yoktur. Çünkü Peygamber Efendimiz’in(s.a.v) üstün olması da yanında sevabın çok ve yakınlığının fazlalığından dolayıdır. Onun için böyle bir vesilenin olması sevabının veya yakın¬lığının fazla olmasına ters değildir. Şeyh bile kendisini sofinin faydasından ken¬dini dışarda tutmaz, müridinden bazı bâtınî faydalar elde edebilir.

57. Hadisi Şerif:

Ibn Mesûd’dan (r.a), Resûlullah (s.a.v) bana:

– “Kur’an oku” dedi. Ben de’

-Yâ Resûlullah! Kur’an sana indirildiği halde, ben sana mı Kur’an okuyacağım dedim. Resûlullah (s.a.v):

– “Kur’an’ı başkasından dinlemek hoşuma gidiyor” buyurdu.

Ben de ona Nisa sûresinden okudum. “Seni de onların üzerine şahid olarak tuttuğumuz zaman.” Nisa, 41 âyetine vardığım da Birde baktım ki göz¬lerinden yaşlar akıyor. Ebu Davud ilim 2668

Hadisten çıkan netice: Başkasından Kur’an din¬lemenin güzelliği.

Şu tabiî bir konudur ki, başkamın okuduğunu dinlediği gibi, insan kendi okuduğundan o zevki ve neşeyi alamıyor. Bu hadis bunu teyit etmektedir. Halin kuvvetlenmesi, şevki yenileme ve kendi oku-masına destek için farklı birisini dinlemeyi seçmenin sebebi budur.

Hadisten çıkan diğer bir netice :Vecd hali.

Övgüye değer bir halin insana galip olmasına ıstılahta vecd denir. Hadisteki “Gözlerinden yaşlar akıyordu” ifadesinden bu anlam çıkmaktadır.

58. Hadisi Şerif:

Esma (r.anha) anlatıyor:

“Seleften hiç bir kimse Kur’an tilâveti anında ne kendinden geçiyor ne de bayılıyordu. Ancak onlar ağlıyor ve tüyleri diken diken oluyordu. Sonra ciltleri ve kalbleri Allah’ın zikri ile yumuşuyordu.” ibni Esir, 925

Hadisten çıkan netice: Kâmil insanların vecdi Vecdin hakikati yukarıda zikredilmişti. Bu hadiste kâmillerin vecdinden bahsedilmektedir. Kur’an’da bu husus, (“Mü’minler o kimselerdir ki Allah ismi anıl¬dığı zaman kalbleri ürperir, kendilerine Allah’ın ayet¬leri okunduğu zaman (o ayetler onların) imanlarını artırır ve (onlar) Rablerine tevekkül ederler.) Enfal, 2 geçmektedir. Halk bayılma ve kendinden geçmeyi vecd sanıyor. Halkın anladığı vecd orta sınıf bir vecddir. Bu hal ise selefte çok az bulunur. Hz. Ebû Hureyre’nin bayılması gibi. Bu rivayet Tirmizî’de geçmektedir. Tîrmizî, zuhd, 2382

59. Hadisi Şerif: Ebû Hureyre’den (r.a), Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu:

“Sizden birisi geceleyin kalktığında Kur’an diline dolaşır ve ne dediğini bilemezse hemen yatsın.” Ebu

Davud, salat, 1311,

Hadisten çıkan netice: Riyazette aşırı gitmeyi menetmek.

Bazı kimseler az yemek, az uyumak gibi mücahe de şekli hususunda çok aşırı gidiyor ve bunun sonu-cunda ortaya Çıkan zararlara dikkat etmiyorlar.. Hadis bu anlayışı düzeltmektedir. Burada iki sır vardır:

Birisi, bu aşırılıkla bazen bedenî zarar meydana gelir ve insan gerekli ibâdetleri bile daha sonra yapa-maz.

İkincisi, insan uykudan kalkıp doğru dürüst bir şey okuyamıyorsa Kur’an okumakla kazanacağı sevabı el¬de edemez. Çünkü böyle bir durumda kelimeleri bile doğru dürüst söyleyemez. Eğer durum böyle ise kalk¬manın ne faydası var?

60. Hadisi Şerif: Abdurrahman b. Abd el-Kârî an¬latıyor:

Ömer b. Hattâb’dan (r.a) Resûlullah’ın (s.a.v) şöyle dediğini işittim:

“Bir kimse hizbini veya bir kısmını okumadan uyur da, onu sabah namazı ile öğle namazı arasında okursa, kendisine geceleyin okumuş gibi sevap yazılır.” Ebu Davud, 1313

Hadisten çıkarı netice: Zamanında yapılamayan virdin kazası olabilir.

Bu hadiste şöyle bir eğitim vardır: Yapılan amel¬lere nafile olsa bile devam edilmelidir. Eğer alışı¬lan zamanda yapılamazsa, başka bir amel yapılabi¬lir. Fakat yapmamak onun bereketini getirmez. Bu husus şu sözle açıklanmıştır:

“Virdi olmayanın varidi (manevî bereketi ve feyzi) yoktur.”

61. Hadisi Şerif: Enes b. Malik’den,

Resûlullah’ın (s.a.v) şöyle dediğini işittim:

“Allah, tevbe ettiği zaman kulunun tevbesine, bi¬risinin çölde kalıp, üzerinde yiyeceği ve içeceği bulu-nan devesinin kaçtığı ve ondan ümidini kestiği bir durumda, o kimse bir ağacın altına gelip gölgelen-mekte iken, devesinin birden karşısına dikilmesi ve yularından tutması anındaki sevincinden daha çok

sevinir.”O kimse bir de bakar ki bineği, azığı ve içeceği ile beraber yanında. O anda o kimse sevincinden şöyle der: “Allahım! Sen benim kulumsun bende senin rabbinim” Müslim tevbe, 7; Tirmizi, Da’vat 99/3538,

Hadisten çıkan netice: Şathiyat

Bazı hal ehli kimseler, kendinden geçtiği anda hadiste geçtiği gibi ondan şeriata uygun olmayan ifadeler sâdır olabilir. Hadis bunun bir örneğini gös¬termektedir. Bunun aleyhine dair bir şey sabit olma¬mıştır. Çünkü Resûlullah (a.s.) bunu naklettikten sonra, doğru olmadığını söyleyip inkar etmemiştir. Ayrıca hadiste bu sözün reddi de geçmemektedir.

62. Hadisi Şerif: Ibn Ömer’den (r.a),

Resûlullah (s.a.v) şöyle buyuruyor: Buhari

“Rüyamda saçları dağınık siyah bir kadının Medi¬ne’den çıktığını ve bir ovada durduğunu gördüm. 0- rası Cuhfe idi. Bu rüyamı Medine’nin veba hastalığı¬nın Cuhfe’ye naklolunacağı şeklinde te’vil ettim.”

63. Hadisi Şerif: Ümmü’l-Alâ el-Ensarî (r.anha) anlatıyor:

Muhacirler Medine’ye gelip ve kura ile ensarın ev¬lerini paylaştıkları zaman, Osman b. Maz’ûn bizimle evimizi paylaştı. (Bir zaman beraber oturduk.) Sonra hastalandı, ölünceye kadar hizmetinde bulunduk…

Ümmü’l-Alâ el-Ensarî, “Osman’ı rüyamda gözleri yaşlı olarak gördüm ve Resûlullah’a rüyamı anlat-tım” dedi. Resûlullah da (a.s) “Bu onun devam eden amelidir” diye tâbir etti. Buhari şehadet, 30,

Hadisten çıkan netice: Misâl âleminin gerçekleş¬mesi.

Bu ve bundan önceki hadiste bunun ispatı vardır. Misâl aleminde özel mânalar, özel şekillerle temsil edilerek ve şekillenerek insana gözükebilir.

64. Hadisi Şerif: Enes b. Mâlik’ten (r.a), Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Sizden biri kendisine isa¬bet eden bir musibetten dolayı ölümü temenni et¬mesin…” Ebu Davud cenaiz, 3109

Hadisten çıkan netice: ölümü temenni etmemek

Zahiren şeriata ters olan ölümü temenni etmek, pek çok aşık sûfînin kelâmında geçmektedir. Bu ko-nunun hadiste, kendisine isabet eden bir zarardan dolayı ifadesiyle bağlı kılınması, ters olan şüpheyi kaldırmaktadır. Yani ölümü temenni etmemek konu¬sundaki yasaklama, bir zarardan dolayı zorda olma haliyle kayıtlanmıştır. Eğer bu kayıt yoksa yasaklama için, ikinci delil olmadıkça ölümü istemekte yoktur.

Âşık sûfîlerin ölümü dilemeleri ancak Allah’a ka¬vuşma şevklerindendir. Bu nedenle bu da şeriata ters değildir. Bu bir haldir. Bu hal bast hali sebebiyle olur. Bazı kimselere de heybet hali galip olur da bu durum onların ölümü istemelerine sebep olur.

65. Hadisi Şerif: Usâme b. Zeyd’den (r.a), Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu:

“Kendisine bir iyilik yapılan kimsenin, iyilik yapana şöyle demesi övgünün en güzelidir. Allah seni dünya¬da ve ahirette hayırla mükâfatlandırsın.” Tirmizi, Birr, 2035

Hadisten çıkan netice: Yol gösterip yardımcı olana dua etmek.

Bu hadiste yol gösteren kimse için nasıl davranılacağı gösterilmiştir. Bu şekilde dua etmek Allah’ın lutfu ile sâlihler ve şeyhlerin âdetidir. Herhangi birisi onlara az veya çok hizmet ederse onu çok takdir eder¬ler, severler ve hediye veren kimseye dua ederler. Bunu yapmakla hem Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) sünnetine uyulduğundan dolayı bereket ve fazilet tahsil edilir, hem de o kişinin kalbî kazanılır. Bir kim¬senin yaptığı iyiliğe veya verdiği hediyeye değer ver¬memek, kibir göstermek, bazı şeyh olduğunu iddia eden veya eksik olan kimselerin âdetidir. Fakat bu çok kötülenmiş bir haldir. Bir nevi nankörlüktür.

Bunlar da hoşunuza gidebilir

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.