Bediüzzaman Said Nursi(rh.a.)ın Mustafa SUNGUR vasıtasıyla Sadreddin YÜKSEL(rh.a.) Hocaefendiye gönderdiği mektup

Bismihi subhanehü

Esselamü aleyküm ve rahmetullahi ve berakatühü ebeden daimen.

Pek muhterem ve mübarek Sadreddin efendi hazretleri

Aziz kardeşimiz … Bu hafta içerisinde hazreti üstadımız allame Said Nursi’nin yanında iken sizden ve Said’den ve Hazreti Seyda’nın medresesinden bahsederek tahsin ettiler. Size selamlarını tam zamanında ulaştıramayacağım için mektupla arz ediyorum.

Hazreti Üstad buyurdular ki: ((Ben o mübarek medresenin talebesiyim. Hazreti Seyda son nefesini vereceği anda talebeyi ulumun ruhunu kabd eden meleği istemesi ve aynen risaleyi nurun mesleğinin bir nevinde hareket etmesi acib bir temayüzü vardır.

Bugün hem Anadolu’da hem alemi İslam da çok geniş bir dairede envarı imaniyeyi neşreden ve talebeyi ulumun kıymetinin ilan eden ve kuran hakikatlerini ders veren risaleyi nur … o medreseninde mahsulü olması cihetiyle umum alemi islamdaki bu büyük hayrı azimden ve neşri hakikati imaniyeden büyük hisseleri vardır. Şeref onlarındır.

Ben her sabah o medresenin üstadlarını, talebelerini, Şeyh Masum’u ve Sadreddin’i dualarımda ve manevi kazançlarımda hissedar ediyorum.))

Arabi Mesneviyi nuriyede =hubab= risalesinde; medeni mümin ile medeni kafirin müvazelerine dair mühim bir bahisde: Medeni mümine misal ve numuneyi Nurşin medresesinden aldıklarını… ve o parçayı size

okumaklığımı… Şark ulemaları içerisinden sizin çıktığınızı ve Cenab-ı Hakka şükr ettiğini söylediler.

Ve size söylemekliğimi ve bunları aynen Nurşine bildirmenizi bana emrettiler. Bende size arz ediyorum. Mektup yazdığınızda bizlerden de pek çok hürmet ve selamlar arz etmenizi istirham ederiz. Evet, biz üstadımızı dersinden ve risaleyi nurdan ve üstadımızın tarihçeyi hayattan yakinen anlamış ve bilmişiz ki; Cenab-ı Hak nihayetsiz rahmetiyle Anadolu’da ve Âlemi İslam’da ve beşeriyette Kuran hesabına ve Kuran namına hareket eden ve Kuran bayrağını dalgalandıracak akıl ve kalplerde dini İslamın hakikatlerini yerleştirecek olan nurlu bir Kuran tefsirini ve muazzam bir din ve iman kahramanını o muhitten bulunduğunuz yerlerden ihsan etti. Üstadımız hazretleri çok defa hem senelerdir kerratla o mübarek medreseden sitayişle bahseder. Bütün nur talebelerinin kalplerinde o mübarek medreseler nurlu bir irfan ocağı olarak bilinmektedir. Hem inşallah o medreseler kendi öz malları olan risaleyi nuru tam elde ederek medarı iftihar hizmeti diniyelerinde muvafakiyatlar dileriz. Sizlerin umumen ellerinizden öperiz

EL BAKİ HÜVEL BAKİ

Kusurlu M. SUNGUR

Resmi büyütmek için tıklayınız

Resmi büyütmek için tıklayınız

Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin Norşin Hakkında söyledikleri sözler

“Eğer istersen hayalinde Norşin karyesindeki Şeyda’nın meclisine git, bak: Orada fukara kıyafetinde melikler, padişahlar ve insan elbisesinde melâikeleri bir sohbet-i kudsiyede göreceksin. Sonra Paris’e git ve en büyük localarına gir. Göreceksin ki, akrepler insan libası [elbisesi] giymişler ve ifritler adam suretini almışlar, ilâ âhir…” Mesnevi-i Nuriye

“Hem o nahiyemiz olan Hizan kazasına tabi İsparitte birdenbire meşhur Seyda namında Şeyh Abdurrahmani Taği’nin himmeti ile o kadar çok talebe ve hocalar ve alimler çıktılar ki, bütün TÜRKİYE onlarla iftihar eder, bir şekil aldığı zaman, içlerinde münazari ilmiyye ve pek büyük bir himmetle ve pek geniş bir daire-i ilim ve tarikat için de öyle bir vaziyet hissediyordum ki, güya yeryüzünü fethedecek bu hocalardır…” Emirdağ Lahikası c.l, sh: 53

” TARİKATTAN HİSSESİ OLMAYAN VE KALBİ HAREKETE GELMEYEN,BİR MUHAKKİK ALİMDE OLSA,BU ZAMANIN ZINDIKLARININ DESİSELARİNE KARŞI KENDİSİNİ TAM MUHAFAZA ETMESİ ZORLAŞMIŞTIR.” 139.NURSİ.1.CİLT.S.562 Tasavvuf risalesi

Bediüzzaman Münazarat isimli eserinde, Seyda-i Taği (ks) için ; ” Bu zâtın mübarek silsileden olup, hürmet ettiği şeyhlerden olduğunu ifâde etmiş, Seydâ gibi evliyalar için “Onların temiz kalplerinin göz-bebeğinde Rabbani boya, gönüllerinde de hakikat ışığı nakşolmuştur” demiştir. Münazarat

Hayalî Ziyâeddini sevmek

Molla Said’in bir yere bağlanmaması üzerine büyük velilerden Hazret-i Ziyâeddin’in (k.s.) has müridi olan ağabeyi Molla Abdullah, şeyhi hakkında ifrata varan sevgi ve hüsn-ü zan ile Molla Said’e şöyle dedi:

“Hz. Ziyâeddin bütün ilimleri biliyor. Kâinatta kutb-u âzam gibi herşey hakkında bilgisi var.”

Bu sözleriyle kardeşini de ona bağlamak istiyordu. Bediüzzaman onun bu mübalağasına karşılık şöyle dedi:

“Sen mübalağa ediyorsun. Ben onu görsem, çok meselelerde ilzam edebelirim. Hem sen, benim kadar onu hakikî sevmiyorsun. Çünkü kâinattaki ulûmları bilir bir kutb-u âzam suretinde tahayyül [hayal] ettiğin bir Ziyâeddin’i seversin; yani o unvan ile bağlısın, muhabbet edersin. Eğer perde-i gayb açılsa, hakikati görünse [bu ilimleri bilmediği görülse], senin muhabbetin ya zail olur veyahut dörtten birisine iner.

“Fakat ben o zât-ı mübâreği, senin gibi pek ciddî severim, takdir ederim. Çünkü sünnet-i seniyye dairesinde, hakikat mesleğinde, ehl-i imana hâlis ve tesirli ve ehemmiyetli bir rehberdir. Şahsî makamı ne olursa olsun, bu hizmeti için ruhumu ona feda ederim. Perde açılsa ve hakikî makamı görünse, değil geri çekilmek, vazgeçmek, muhabbette noksan olmak; bilakis daha ziyâde hürmet ve takdir ile bağlanacağım. Demek ben hakikî bir Ziyâeddin’i, sen de hayalî bir Ziyâeddin’i seversin.”

BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ (KS

Bunlar da hoşunuza gidebilir

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.