ALLAH TEALA BİR ŞEYDİR
Cenabı Allah bir şeydir, fakat diğer şeyler gibi değildir. Burada Allah bir şeydir, sözünden kasdedilen, yani Allah zatı ile ve sıfatı ile vardır. Ancak Allah Teâlâ, zat ve sıfat bakımından yaratılmış eşya gibi değildir. Nitekim Cenabı Hakk’ın şu sözü de buna işaret ediyor:
“Allah gibi hiçbir şey yoktur.”
Bu âyette geçen “mislihi” kelimesindeki kâf ister Arapların sözlerinde olduğu gibi ve tekit için olsun, ister “kâf-i” sabite olsun, mıslihî kelime kasdedilen Allah Teâlâ’nın zatı ve sıfatıdır. Araplar “Senin gibisi cimri olmaz sözü ile cimriliği muhatabın nefsinden nefyeder. Mislinden nefyedince, kendi zatından daha mübalâğalı bir biçim nefyetmiş olurlar. Çünkü kinayeli ifadeler, açık ifadelerden daha hulâsa bir arif ve kâmilin dediği gibi, hatırına ne gelirse Allah Tealâ ondan başkasıdır. Cenabı Hak da kendi zatı hakkında şöyle buyuruyor.
“İnsanlar bilgi bakımından Allah Teâlâ’yı ihata edemezler.”
Yâni kullar, Allah’ın zatının künhü ile ilgili bilgiye tahammül edemezler. Anladığım anlamaktan âciz olmak da anlamaktır. Hz. Peygamber’in şöyle dua ettiği sahih bir rivayet olarak zikredilmiştir;
“Senin kendini medhettîğin gibi bir sena (medih) bilmiyorum.”
İmam Âzam’ın “Allah Teâlâ, bir şeydir, fakat diğer eşya gibi değildir.” sözünden, Allah Teâlâ’nın zamanlardan bir zaman, mekânlardan bir mekân içinde olmadığı öğrenilmektedir: Çünkü zaman ve mekân yaratılmışlar cümlesindendir. Allah Teâlâ ise hiçbir varlık yok iken ezelde var idi. Sonra bil ki, şey sözü aslında mastardır, fakat bazen mef’ul manasında da kullanılır. Nitekim Cenabı Allah şöyle buyuruyor:
“Allah, her şeye kadirdir.”
Bu manası ile, yani meful manasında şey kelimesini Allah hakkında zikretmek Allah için söylemek caiz değildir. Şey kelimesi fail manasında da kullanılır. Bu manada Cenabı Hak şöyle buyuruyor :
“De ki, şahidlik bakımından hangi şey daha büyüktür. De ki, Allah benimle sizin aranızda şahittir.”
Bu takdirde, yani şey kelimesini fail manasına aldığımız takdirde onu Allah hakkında zikretmemiz caizdir. Bazen şey kelimesinden mutlak varlık manası da kasdedilir. Ancak o takdirde varlığı kendinden olma vasfı ile vasıflanan mâbud ile, varlığı ve yokluğu bir olan mümkin varlıklar arasında fark vardır. Bu itibarla Allah hakkında şey sözünü kullanmak, başkası hakkında istimal etmekten daha lâyıktır.
Allah Teâlâ Cisimsiz, Cevhersiz Var Olan Bir Şeydir;
Allah Teâlâ’nın diğer eşyaya benzemeyen bir şey olduğunu ifade etmenin manası, cisimsiz, cevhersiz ve arazsız olarak varlığını ispat etmektir.
Zira cisim bazı maddelerin birleşmesinden meydana gelen bir mürekkeptir, ayni zamanda bir mekâna da ihtiyacı vardır. Mürekkep olmak ve bir mekâna ihtiyacı olmaksa yaratılmışlık işaretidir. Allah cevher de değildir, demiştir. Cevher mekânı olan bir varlıktır. Cevher, aynı zamanda cismin bölünemiyen en küçük parçasıdır. Allah araz da değildir, demiştir. Araz, cisim ve cevherlerde sonradan meydana gelen arızî varlıklardır. Bu varlıklar, kendi başına var olamaz, varlıkları başkalarının varlığı ile kaimdir. Cisimler üzerindeki boya, oluştaki toplanma, ayrılma, hareket etme, durma, tad, koku gibi varlıklara araz denir. Allah Teâlâ ise bunlardan münezzehtir.
Hulâsa, bu âlem ayan ve a’razdan ibarettir. Ayan, kendi başına var olabilen, daha başka bir ifade ile varlığı için başkalarının varlığına ihtiyacı olmayan şeydir. Bu da ya mürekkeb olur. Mürekkeb de cisimdir. Ayan ya mürekkeb olmaz, bu da cevherdir. Cevher, cisimlerin bölünemeyen en küçük parçasıdır. Cenabı Allah ise bunların hepsinden beridir.
Fahreddin er-Râzî ne güzel söylemiştir:
“Mücessime taifesine mensup olan kişi asla Allah’a ibadet edemez. Çünkü o, kendi vehminde tasavvur ettiği surete tapar, Allah Teâlâ ise suretten münezzehtir.Mücessime, Allah Teâlâ’yı bir cisim olarak kabul eden müşriklere verilen addır.
İmam Âzam Ebû Hanîfe’den rivayet edildiğine göre, araz ve cisimler hakkında şöyle demiştir:
“Allah Teâlâ, Amr b. Ubeyd’e lanet etsin çünkü o insanlığa bu konudaki bahsi ilk açan kimsedir.”
