11-21. Mektup

Bu mektubu Molla İbrahim’e bazı nasihatlarda bulunmak için göndermiştir.

Salim arkadaş Molla İbrahim’e. Allah’ın selamı sizin ve ihvanın üzerine olsun. Dua taleb ettikten ve güzel halinizden sorduktan sonra beklediğimiz kavuşmaya kefaret olması için sizin şanınıza Fakih Ahmed ve Üzeyr Efendi’ye yardım etmek yakışır. Cumaya, cemaata ve sohbete gitmeye, haramlardan sakınmaya, amele ve bilhassa rabıtaya, ihvana hizmete, fırsatı kaçırmamak üzere gece ibadetine devam ederseniz, bize şükür etmek ve sevinmek düşer.

Ey manevi evlat ve Mevlevi kardeş! Dünya tufandır. Şeriat gemidir. İnsanların çoğu helak edici rüzgardadır. Kim rüzgardan korunur, fırtınalar ona zarar vermezse o mukarreblerden olur. Böylece o kimse Allah’ın zatı ve sıfatları konusunda yakini imana ulaşır. Fena, beka makamlarına erişerek cezbe ile marifet elde edilir.

Şeyh Abdurrahim’e selam ederim. Halini sor. Benden sevenlerine selam ulaştır. Onların hallerini sor. Muhabbeti artıran kimse gibi o ikisi ile muhabbeti artır. Şeyhten ve Şeyh Abdurrahman’dan, Halil ve İsa’dan dua istiyorum. Annenize selam ederim, kerimem ondan dua talep ediyor. Geride kalanlara baki selam. 25- Recep-1296

12. Mektup

Bu mektubu halifesi Molla İbrahim’e, insanların tevbeye koşmaları, şükür, istiğfar ve bu iki şeyin dışındaki çok faydalı hususlar hakkında gönder¬miştir.

Allah’ın ismi ile mektubuma başlarım. Selam seçtiği kulları üzerine olsun.

Muhabbetli mektubunuz bu hizmetçiye ulaştı. Sevinmemize sebep oldu. Hamd ve şükür Allah’a aittir. O çok hibe edici ve kerem sahibidir. Mevcud olan şeylerin zanlarından, günahtan, hatta taattan dolayı azaların fiilleri yönü ile kalblere giren şüpheler için Allah’tan mağfiret dileriz. Taatlarımız karışıklıktan uzak değilse, bu durumda musibetlerden size isabet edenlerle ye’se düşmemeniz ve size isabet eden zorluklara karşılık sabırlı olmanız gerekir. Böyle ol¬mazsanız insanların tevbe taleb etmelerine vesile ol-madaki örnek durumunuz meydana gelmez.

Biz Allah’a aidiz, lütfü ve nazarı ile Allah’a mah¬sustur. Çünkü imtisal (uyma) teslime götürür. O da muhabbetten ve ihlâstan doğar. İhlas, teslimiyet ve muhabet de bu alî tarikatın temelleridir. Bu üç şeyi kalbinde, şeriatın zahirinden yardım isteyerek en gü¬zel şekilde yerleştirene ve bunları tarikatla geliştirene ne mutlu, ne mutlu. Asıl hakikat ve Allah’ın size ve bu hizmetçiye lutfu Gavsu’l Azam’ın gölgesi altına in¬sanların girmeleridir. Allah O’nunla kıyamete kadar taliblerini menfaatlandırsın. Belki Allah özel fazlı ile sizin ve bu hizmetçinin günahlarını affeder. Çünkü Allah Hadi (hidayet veren)dir. Hidayete vesile olan ise Gavsu’l Azam’dır. Bu hizmetçiden ayrılığınızdan dolayı üzüntünüzü beyan etmeyiniz. Bundan dolayı da üzülmeyiniz. Bunun aksine gözümüzün nuru na¬maz dışında hayır ve şer lezzetler sizi sevindirmesin.

Gurbetteyiz senden başka vatanımız yok,

Fakiriz senden başka ihitiyacımız yok.

Allah sizden sadakat ister. Bazı günlere ilave ede¬rek oruç tutmakla emredildiğiniz zamanları oruç tu¬tarsanız, Allah sizden bunu kabul eder ve bu sebeple sizin kalbinizde olan dağdağayı çıkarır. Çünkü ben rüyamda size övülen şeylerin verildiğini gördüm.

Rüyamda Gavs’la aranıza engel olarak giren bir bu¬lut girdi. Bu maninin defi ümid edilir. Bu dağdağanın kaldırılması için üzerine gidilmesi gerektiği söylen¬mektedir.

Sofi Abdurrezzak hususundaki anlatılanlara üzülme. Münkirlerden dolayı sıkıntı içerisinde olma. Şayet seni yalanlıyorlarsa, senden önceki Peygam¬berleri de yalanlamışlardı. “Ağızları ile Allah’ın nu¬runu söndürmek istiyorlar. Allah nurunu tamamlayacaktır.”(Saf,8) Bununla beraber onlar irşad dai¬resinin Kutbu Seyyid Taha (k.s) hazretlerine intisab etmeseler dahi ona intisab edenlerin müntesibidirler.

Gavsu’l Azam’ın müridleri, kendilerini kapının büyüklüğü sebebiyle Gavs’ın dergahının hayvanatı gibi görüyorlar. Nitekim Gavsul Azam diğer bütün intisabları silmiş, Seyyid Tahi Hazretlerinin kapısına intisab dışında bütün kapıları kapatmıştır. Bütün teveccühler ona yönelmiştir. Nitekim Seyyid Taha O’na şöyle demiştir: “Herkesin yükü sırtımda, ancak seninkisi benim boynumda.”

Bir defasında da şöyle demişti: “Ben ve sen baş ve orta parmağını işaret ederek bu iki parmak gibiyiz”

Başka bir defa da şerefli ve kerem sahibi kızına o bizdendir. Yine başka bir sefer de, bu zamana kadar devam ettiği gibi ahir zamana kadar da sadatın evliyaları eksik olmayacaktır, demiştir.

Molla Sıbğatullah (şeyh olarak) kalkmadı, kalka¬mayacaktır. Bunun üzerine bize düşen onun münte¬siplerini ve muntesiplerinin müntesiplerini korumak, onlar için Allah’tan istiğfar istemek ve dua etmektir. Hatta onların ayakkabılarını öptükten sonra baş üz¬erine koymak gerekir. Nitekim bunların yanında Allah’ın emir ve nehiylerini müslümanlara tebliğ etmek ve mümkün olan hangi şekilde olursa olsun bu inkar fitnesine düşmelerine engel olmak gerekir.

-Allah muhafaza hak ehlini inkar edip bir kusurla ayıplayan kimsenin irfandan nasibi yoktur.

Bir kimse bu taifeye bir kusur isnad ediyorsa,Allah böylesine onlara dil uzatmaktan korusun.

Allah’a yemin olsun ki böyle bir adet varsa ne kötü adettir. Berezan nahiyesine dönmeye gayret ediniz

Allah, birisi Gavsu’l Azam Hazretleri, diğeri Seyyid Taha (k.s) Hazretlerinin sancakları altında görünme¬yen ordularla size yardım etsin. Her gece yatmadan önce Fatiha, Ayetel Kürsi, İhlas ve Muavvizeteyn sü¬relerini oku ve avucuna üfle, avucunu başına, göğsü¬ne ve cesedin sürülmesi mümkün olan her yerine sür. Gecenin ortasında Yasin süresini oku. Sevabını Hz. Peygamber’e (s.a.v), Sadat-ı Kirama ve bilhassa Gavsu’l Azam ve Seyyid Taha Hazretlerine hibe ede¬rek dua ile bitir.

Sohbetin başlangıcı Seyyid Taha ile sonra Gavsu’l Azam ile daha sonra da Üstadla devam etsin. Cezbe ve muhabbet içinde cezbe ve muhabbeti överek soh¬beti bitir.

Dinle neyden hikayet eylemekte,

Ayrılıklardan şikayet eylemekte.

Hiçlik yurdundan koparmışlar beni,

Kadın erkek herkes feryadımdan inlemekte.

Böyle yapmamın sebebi parlak şeriatı emretmekle beraber, Şeriatı tebliğ ve teşvik etmeyi seninde yap¬manı gerçekleştirmek içindir. Çünkü tarikat Şeriat-ı Hûda’dır. Hatta tarikat ve hakikat, Şeriatın zahiri üzere bina edilmiş ve Şeriatın temeli olmuşlardır. Şe¬riat tarikatın özellikle üzerinde durduğu güzelliklerle böyle nihayet bulmasaydı Hud suresi Rasûlüllah’ı (s.a.v) ihtiyarlatmazdı Allah (c.c) Rasûlüllah’ı (s.a.v) sırat-ı mustakîm üzere olduğundan dolayı methet¬mez ve Rasûlüllah (s.a.v), ensar ve muhacire vefat etmeden önce tebliğ ettim mi diye sormazdı. Bilakis tebliğ ettim derdi. Buda bizlerin|Vazifesine işarettir

Yakinen bilinmektedir ki Şeriatın kapısı dışındaki kapılar kapalıdır, reddedilmiştir. Tarikatı-ı aliyeden maksat şeriatın emirlerine uymak, nehiylerinden sakınmaktır.

Selam size ve hidayete tabi^olanlar üzerine olsun. Hz. Muhammed’in (s.a.v) şeriatına sarıl. Salat ve se¬lam O’na, ailesine, ashabına ve bilhassa sizin bütün ehl-i beytinizin üzerine olsun. Aynı şekilde annenizin üzerine olsun. Annenizden dua beklerim.

Biliniz ki sufilerin şeyhe muhabbeti gerçek muhab¬bet olan Allah’ı sevmeye nisbetle zerre kadardır. Al¬lah Teala şöyle buyuruyor:

“İnanan müminler en çok Allah’ı severler.”(Bakara, 165)

Molla Yusufa gelince ona Allah’ın şu ayeti yeter:

“Sen sevdiğini hidayete erdiremezsin. Allah dilediğine hidayet verir.”(Kasas,56)

Nefsini Bel’am ve İblis’le (Allah’ın laneti onlar üze¬rine olsun) korkut. O ikisi Gavs’dan ve bu hizmetçi¬den daha çok ibadet etmelerine rağmen nasıl helak oldular? O ikisini varlık duygusu helak etti. Varlık duygusu muhabbete terstir. Varlık duygusu ile be¬raber muhabbet iddia etmek büyük günahtır.

Bu hizmetçinin yaptığı gibi bu hallere düşmekten Allah’tan mağfiret dile.

Sofi Muhammed’e de Allah’ın şu ayeti yeter:

“Hakikaten Karun, Musa’nın kavminden (am¬casının oğlu) idi. Onlara karşı azgınlık etmiş idi. Ona öyle hazineler vermiştik ki. Anahtarları cid¬den güçlü kuvvetli bir bölüğe ağır geliyordu. O vakit kavmi ona şöyle demişti (servetine) güven¬me, çünkü Allah güvenenleri sevmez.”(Kasas,76)

“Ama insan her ne zaman Rabbi onu imtihan edip te ona ikram eyler, ona nimetler verirse o vakit Rabbim bana ikram etti der.

“Ama her ne zaman da imtihan edip rızkını daraltırsa o vakit te. Rabbim bana ihanet etti

der.(Fecr.15.16)

Muhabbet ve cezbe-i ilâhiye cennet nimetlerinden hiç bir nimete müsavi olmamasına rağmen, şeyhi rabıtadan önce ölüm rabıtası yapın. Allah katında bu denli çirkin fani ve buğz edilen dünyanın ne kıymeti vardır? Ölüm rabıtası bunu idrak ettirir

Dünyaya binlerce lanet olsun,

Cezbelerden bir cezbeye binlerce can feda olsun,

Aşıkların gözünde her iki cihanın nimetleri,

İki arpa tanesi kiymetindedir.

Ey Cami! Sen iki dünyadan da âzâd ol.

Bu fakir ancak tek olan Allah’ı ister.

Allahım! Talibleri ve bu hizmetçiyi muhabbetin, cezben ve marifetin ile nimettendir. Rabbim onların kalplerinden bu kötü dünyanın muhabbetini çıkarsın.

12-Cemazî’l Ula-1296

13. Mektup

Bu mektubu Halifesi Molla İbrahim’e göndermiştir. Mektubuma hamd kendisine mahsus olan Allah’ın adıyla başlarım.Bu dergahın hizmetçisinden kıymetli kardeş Molla İbrahim’e.

Bana iki elçi, askeri bir konuyu ve aşırı muhabbet¬ten dolayı büyük üzüntüye sebep olan başka konu¬ları ihtiva eden yeni mektubu ulaştırdı. Allah sizi Şeri- at-ı Mustafa’ya (s.a.v) uyarak ye başka yollardan ko¬runup ihlâsı artırarak bu yol üzere sabit kılsın.

Bilinmektedir ki, musibet şöhret denizinden düşen bir damladır. Belki bu şöhret/llah’ın yardımı, keremi ve fadlı ile birlikte sevenlere menfaatı da olabilir. Al¬lah böyie kimseye şifa ile ikram etsin. Gavsu’l Aza- m’ın himmeti ile gelen güzellikler için hamd, şükür ve iyilikte bulunma Allah’a yapılmalıdır. Gavs’ın gölgesi sizin, bu hizmetçinin ve talihlerin üzerinden ayrıl¬masın. Allah size mescidi tamamlamak için yardım etsin. Sizi ve bu hizmetçiyi şevk, vecd ve sürür ile rızıklandırsın.

Selam size, ailenize, yanınızdaki dostlara, ah- bablara ve Şeriat-ı Mustafa’ya uyanlar üzerine olsun. En kamil salat ve selam O’nun ailesi ve ashabı üzer¬ine olsun. 26-Recep~12S6

14. Mektup

Bu mektubu Molla İbrahim’e göndermiştir.

Akranlarının ve benzerlerinin en faziletlisi aziz kardeş Molla İbrahim’e. Allah faziletini ve kudretini artırsın. Selam ve dua sizlerin üzerine olsun. Halinizi sorar dualarınızı beklerim. Bildiğiniz üzere, bu mektubu size taşıma işini üzerimize aldık. Kelam bitti.

1 -Rebi’ulevvel-1296

15. MEKTUP

Bu mektubu Mirza Bey el-Huveyti’ye, Gavs’ın (k.s)onun yanına gitmesi ve Mirza Beyin cihada katılması ilgili olarak göndermiştir. Şeref sahibi ağamız Mirza Bey’e. Dünyevi ve uhrevi gücünüzün devamı için dua ettikten sonra, Melik ve Mennan olan Allah’ın dilemesi ve Gavsu’l İrfan’ın himmet ve hürmeti ile cihad için 300 veya 400 kişi toplama emareleri gözüküyor

Bunun için sizinle Tigot’ta değilde, Leter yada Bueyde’de inşallah buluşacağım. Devamlı selamette olunuz..

16. Mektup

Halifesi Molla İbrahim’in babası olan Molla Abdurrahman Kınalı’ya Gavs’l Azam’ı (k.s) ziyaret etmesini teşvik ve başka meseleler için göndermiştir.

Allah’ın ismi ile mektubuma başlarım. “..Yerdekiler ve göktekiler, herşey O’nu teşbih eder..” (Isra.44)Salat ve selam O’nun Nebi’sine (s.a.v) ve Nebi’sinin ailesi üzerine olsun.

Bu dergahın hizmetçisi Abdurrahman’dan. Kulları Rabbini bilmeye cezbeden üstadlar üstadı ihlâs ve ihsan ile zamanın Gavs’ının eteklerine yapışan, mutlak kudret sahibinde fani olarak alem-i mahlukattan yükselen Abdurrahman’a. Mennan (çok veren) olan Rabbin sevgisinden dolayı O’na sevgin devam etsin.

Bu hizmetçiye kıymetli mektubunuz arzedildi. İçinde kasd edilen maksadın, ihlâs ve seyrin merhaleleri, sülûkün müşkillerine çare ve yakîn elde etmeye engel olan zan ve şüphelerle ilgili olarak arz etmeyi unuttuğumuz ve kainatın sahibi olan Allah’da fani olmakla vuslat olacağına dair bilgiler istediğinizi gördük. Seyru sülük halinde vuslata ermesek ve hatta asi ve cahil olsak da Allah’a hamd olsun. Çünkü bunda sizin için iki noktadan fayda vardır. Birincisi akla gelen şeylerden faydalısını çekip alan ihlâsı elde etmek, diğeri, şeyhin sohbetinde bulunmaktır. Fakat acaib olan sizin, dünya riyasetini nasıl istediğinizdir. Allah bunu istemiyor. Ancak Gavs’ın sohbetten muradı (k.s) ins ve cinnin ameline denk olan cezbedir.

Sizin yanınızda malum olsun ki, Şeyhin halifesi Celaleddin üç şeyi, müşavere, istihare ve sadattan sorarak ittifakla tesbit etmiştir Muhabbet, hüsnü zan ve ihlâs. Bundan dolayı onlar terbiyelerini bunlarla güzelce yaptılar.

Molla Abdurrahman insanları nisyandan (gafletten uyandırıp) kamil insan olmayı göstermek için Behtan’a gitmiştir.

Molla Halid insanları gafletten uyararak onlara uyanıklığı göstermek için Şirvan’dadır.

Bu hizmetçi sonbahara kadar Şeyh Celaleddin’in efendisine hizmetle memur edilmiştir. O da sizlerin dediğini söyleyerek bu işin devamlı olmasını istiyor. Fakat en iyisi Molla Halid, o tarafa gitsin.

Sizin bu tarafa gelmeniz mümkün olursa, bu durum kalplerin ülfetle bir araya getirilmesinden sonra uygun olur. Çünkü bunda, Ravza-i Mutahhara’yı ziyaret. gönlün seyru sülük merhalelerine engel olan hususların aşılması, insanların buraya gelmenizle size uyması, Şeyh Celaîeddin’in sizi görmekle ve sizin O’na olan muhabbetinizden dolayı kalbinin genişlemesi söz konusu olacaktır. Bilhassa sizin ona muhabbetinizin olmadığı zannı O’nu üzdüğünden Molla İbrahim’e her zaman “ah Molla İbrahim keşke bir daha onu görseydim”, diyor. Siz zaten bu yüzden muhabbetti mektubunuzu gönderdiniz. Bu hizmetçi de çok iştiyaklı bir şekilde size, çocuklarınıza ve etbanıza hizmet etmek istiyor.

Buraya gelir de ve hangi mekanda konaklarsanız İnşaallah Gavs’ın himmeti ile sizin rızanıza uygun ve Gavs nasıl işaret etti ise o şekilde, hatta sizin için maksad nasıl gerçekleşiyorsa o şekilde işler yürütülür, hizmetiniz görülür. Bu hizmetçinin elinden bilhassa O’nun sohbeti ile -asi de olsa- hidayet meydana gelmişse, hayır içindir.

“Allah bu dini fakir kişi ile de kuvvetlendirir.” Bununla beraber onların tabiatlarına uygun çeşitli

şekillerde cezbe, sülük, cezbenin sülûku ve sülûkün cezbe seyrinin salikler için olan talimatlarını açıkla.

Sizin ve bilhassa evladınız Molla İbrahim ve annesinin. muntesiplerinizin, Şeyh İbrahim’in, Şeyh Muhammed ve O’nun çocukları Abdurranman ve Şeyh Abdurrahim’in yanınızda ve köyünüzde bulunan talebelerin ellerinden öper, dualarını beklerim. Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi hepsinin üzerine olsun.

Talipler bilsin ki, Allah onların tevbelerini kabul etmiştir. Onları ve bizi affetsin.Seyyid Ubeydullah evine gitti. Onunla beraber sadece bu dergaha bağlı olanlar gitti, O, bu dergaha bağlı olmasa da ihlâsı artar. İnsanlar O’nu keşke görmeseydi de kötülemeselerdi. Çünkü o üstadımızın üstadının oğludur. Şimdi ise kuvvetlendikten sonra şeyh olduğunu iddia ediyor. Onunla Molla Halid’in karşılaşması fayda vermedi. Önceden ne idi ise şimdi de aynı durumdadır. Şeyh Celaleddin münkiri olduğu halde onun münkirlerinden olmadığını söylüyor. Şayet dönerse o bizim seyyidimizdir. Çünkü O Seyyid Taha’nın (k.s) oğludur. İstifade talebi Gavs’a etba olmaktan geçer. Çünkü onun Gavs olduğu tartışmasızdır ve O münkirlerin kabul etmediği kutubtur. 5-Reiep-1287

17. Mektup

Bu mektubu halifesi Molla Abdulkadir’e Şeriatı Garra’nın uygulanmasını teşvik etmesi vb. meseleler hakkında göndermiştir.

Mektubuma Allahın ismi ile başlarım.”yerdekiler ve göktekiler her şey onu tesbih eder”(İsra 44 ).Salat ve selam Hz. Muhammed’e ( SAV) ve ailesi üzerine olsun.

Gavsul Azam’ın dergahının hizmetçisinden Allah için kardeş Molla Abdulkadir’e.

Hakikaten ve batinen Gavsul Azam’ın himmeti ve zahiren de insanları tevbeye çağırma hususundaki gayretinizle ilgili pek çok ihvanın söyledikleri bana ulaştı. Allah’a hamd olsun.Şükredenlerden kılsın.Sebep olma vehmi ile nefsimizin düşeceği helaka düşmemesi için benim istiğfar ettiğim gibi Allahtan mağfiret dile.Çünkü hakikatte hidayet Allah’tandır.Asıl sebep ise Gavsul Azamdır.

Siz el ile hareket eden sopa gibisiniz. Gavsul Azamın elleri ile sizi atmamasını ümit ederek Allahtan ümitvar ol.Çünkü attıktan sonra sopanın hali yanmaktır.

Mümkün olan herhangi bir şekilde şeriatı aşmayan ve şeriat dairesinden çıkmayan şeylere tevbe talep etmeye gayret göstermek lazımdır.Asıl maksat şeriatı tebliğ etmektir.Allah Teala Resulune (SAV) “sana indirileni tebliğ et ” (maide 67) diyor.Bu da şeriatın hükümleridir.Allah, Resulullah (SAV) için şöyle buyuruyor:

“De ki Allah’ı seviyorsanız bana uyun Allah’da sizi sevsin” (Aliimran 31)

Allah yine şöyle buyuruyor ” İnsanları Allah’a çağıran iyi iş yapan ve ben Müslümanlardanım diyenden daha güzel sözlü kim olabilir” (Fusilet 33)

Bir şeyin size zarar vermemesi için Allah size şöyle buyuruyor:

“Peygamber size neyi verdiyse onu alın,size neyi yasakladıysa ondan sakının” (Haşr 7. ayet)

Gavsul Azam Abdulkadir Geylani’nin (KS) tarikat silsilesinin kendisiyle sona erdiği Seri Es-Sakati den (KS) rivayet edildiğine göre şöyle demiştir.

“Tasavvuf üç şeyin manasının ismidir.

1.Sufinin marifet nuru verasının nurunu söndürmez.İrfanı arttıkça ameli fazlalaşır.

2.Kitap ve sünnetin zahirine ters düşen batini ilimler konuşulmaz.

3.Allah’ın haram sırlarını aşan kerametleri barındırmaz.

Bişr-i Hafi şöyle diyor:

“Resululahı (Sav) rüyamda gördüm.Bana : Ey Bişr Allahın seni akranlarının seviyesine nasıl çıkardığını biliyor musun? dedi.Hayır ya Resulullah dedi.”

Resulullah (Sav) “sünnetime uyman Salihlere hizmet etmen kardeşlerine nasihatta bulunman asabıma ve ehli beytime olan sevgimdendir.İşte ebrarın makamına seni ulaştıran bunlardır.” Buyurdu.

Senin Amasi kardeşle olan husumetinle bu husumeti şeriatı garra ile def ettiğin bize ulaştı.Allah seni hayırlarla mükafatlandırsın.Eğer nefis ve varlık duygusu varsa Allah ikinizi de affetsin.Çengiyi ( bir tür çalgı) haram kılman haberi de bana ulaştı.

İbni Hacer Tuhfe adlı eserini şehadet bölümünde şöyle der:

“Tanbur, ut, rubap, çenk şamtayır kemençe üzerinde yay kirişleri bulunan bir veya iki telli olan üzerine biri ile diğerine vurulan (her ikiside haramdır) sabh, Irak kavalları ve diğer yaylı ve düdüklü müzik aletleri kullanmak ve dinlemek haramdır.

Fitnelerden fasıl olan lezzet fesada götürür.Bu konuda sufiyye taifesi ve diğerleri arasında fark yoktur.Bu konuda İbni Hacer kitabında şöyle der.

“Bu gün sufilerden kendisine ulaştığımız kimselerin bir kısmının kitaplarda belirtilen hükümlere ters işle yaptıklarını ve İbni Hazm’ın hurafelerine ve İbni Tahir’in batıl işlerine uyduğunu gördüm.İbni Tahir’e kötü niyetli bir kimse telli ve diğer çalgıların helal olduğu konusunda yalan söylemiş ve o da imamlara göre bunun reddedilen görüş ve kötülüğe gidişat olduğuna bakmamıştır.Bundan dolayı da bilhassa Ezrai El Evsatında bu işin sapıklık ve sefihlik olduğunu söyleyerek oldukça ağır hüküm vermiştir.Sufilerden sadr olan raks onların dışındakilerden sadr olan raks gibidir.

Bulkini’den naklederek İbn-i Hacer şöyle demiştir:

“Eğer sufiler raksı kendi istekleri ile yapıyorlarsa diğerleri gibidir. Kendi istekleri ile yapmıyorlarsa o zaman sorunlu değillerdir”

Böylece bu konudaki söz haramlık noktasına kadar dayanıyor. Şöyle ki: çok raks yapıldığı zaman insanın mürüvvetini ( kişiliğini düşürür ).İbn-i Hacer’in birinci görüşüne nazaran son söylediği görüş açıktır. Bunu şeriatın zahirine muhalif olarak sufilerden rivayet edilen diğer götürülmemesi gerekir.

Ey aziz kardeş! Bu hususta hadis olduğundan dolayı sufilerin ve diğer insanların dine yeni işler ihdas etmeleri caiz değildir.”kim dinimizde olmayan bir şeyi ihdas ederse o kabul edilmez reddedilir.

Bu hizmetçinin zannına göre insanların tarikata girdiklerinde onlara iltifatta bulunmak ve farz sünnet olamayan virt ve nafileleri emretmek bu ihdas edilen işlerdendir.

İmamı Rabbani şöyle demiştir “Çoğu terbiye ehlinin nafile ibadetleri revaçta tutarak verdiği netice farzları tahrip etmek olmuştur.”

Nakıs sufiler farzları ve sünnetleri eda etmede gevşek olmalarına rağmen zikir ve tefekküre önem veriyorlar. Cumaları ve cemaatı terk ederek çile ve riyazetle uğraşıyorlar;fakat cemaatle bir farz eda etmenin bin çileden daha faziletli olduğunu bilmiyorlar.Evet,şeriatın edeplerine uyarak zikir ve tefekkür faziletlidir.Hatta alimler ihtida edenleri nafilelere sarılıp farzlar ve cemaat hususunda gevşek olmaları sebebiyle kınamışlardır.Böyle olan kimseler ibadetleri bir veya iki kişiyle yerine getirmekle yetiniyorlar.Onların böyle yapmalarından dolayı İslami gelişmede zayıflama meydan geliyor ve bidatlar ortaya çıkıyor.Halbuki nafile ibadetler farzları tamamlamak içindir.

Ey aziz klardeş! Yaptığın işlerde akideni tahsis etmeye gayret et. İmam-ı Rabbani Resulullah’ın(sav) şöyle buyurduğunu söylüyor:

“Namaz Müminin miracdır.”

“Allah ile beraber benim bir vaktim var” İmam-ı Rabbani bu vaktin namaz olduğunu söylemiştir.

Ey kardeş bil ki İmam-ı Rabbani “Küçük cihaddan büyük cihada döndük”.hadisindeki unsurları da gözetmekle beraber cihadı,evla olan terk etmeme,ruhsatları yapmama,azimeti yapma hususunda yapılan cihad olarak açıklamıştır.Bu durumda senin ve bu hizmetçinin hali nasıl olur?

Çünkü evla olanı yapma, amellerde ruhsatı terk etme ve azimete sarılmanın şart koşulduğu bir tarikatı seçtiniz.

Vah size ,vah size.Çünkü şartlar,büyük ve küçük günahlardan ,mekruhlardan ve dinde şeri olmayan bidatlardan sakınmaya delalet eder.Sen şevke ve muhabbete zarar veren korkuya sebep olma.Çünkü Gavs(ks) irşad dairesinin kutbunun şöyle dediğini söyledi:

“Benden,tilkinin aç arslandan korktuğu gibi kork”

Ona:Çok korku muhabbeti eksiltir mi?diye sordum.”Ey cemaatim!Durum gerçekten böyledir” diye cevap verdi.

Hoca Baki şöyle der:Bilakis Allah’ın sana olan cezbesi ve Gavs’dan rabıta ile yardım isteyerek Allah’a olan muhabbetinle birlikte ,şeriatı yaşamaya gayret et.Rabıta, üstadın vasıflarını , menkıbelerini,mekanlarını,mizaçlarını ve bilhassa ihlasla beraber korkuyu gerekli lütfunu hatırlamayı meydana getirir.

Selam size ve Gavsul Azam’ın hizmetçisi olan kerimenizin üzerine olsun.Allah lütfu ikinize Şeyh Hamza’nın erkek evladı olduğunu müjdeliyorum.Arkadaşlara ve dostlara müjdele. Allah’a hamd ve şükür ederim .Bundan dolayı bayram günü sevinci gibi sevinin.Selam arkadaşlara,dostlara ,kardeşlere ve hidayete tabi olanlar üzerine olsun.

18. MektupBu mektubu Molla Hibetullah’a rabıta ve rabıtanın kısımlarını açıklamak ve diğer meselelerle ilgili olarak göndermiştir.

Hamd alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.Salat ve selam mahlukatın hayırlısı olan Hz. Muhammed’e (s.a.v) ailesi ve ashabının üzerine olsun.

Bu ali Nakşibendi Tarikatının büyükleri, diğer tarikatların büyükleri de tarikatlarını kalblerin itaat etmesi ve hakkı ispat edip masivayı nefyetmek için azaların amelleri üzerine bina ettiklerini gördüler.Çünkü onlar nihayetin vahdetle olacağına inanmışlar ve azaların zahiri amelleri ile kalbin itaatının zor olacağını düşünmüşlerdir.Azimetten ve sahih hadislerden kulluktaki nihayetin şehadet kelimesinin mefhumunun , Peygamberlerin (s.a.v) ve bizim Peygamberimizin (s.a.v)gönderilmesinin ve ehl-i Hakk’ın akidesinin gerektirdiği hususun Rabbin istediği şekilde kulluk olduğunu bildiler.

Onlar ali tarikatlarını Sahabe-i Kiram’ın (r.a) yolu üzere bina ettiler.Bu da önce kalbi temizlemeye gayret sarfetmek, sonra da Nebimize (s.a.v)emredildiği şekilde amel etmekle olur.Nebi (s.a.v) ve sahabede hasıl olan şeyler sizde olmadığı zaman Allah’ın şu ayetindeki “Sadıklarla beraber olunuz”(Tevbe,119) hükmü gereği sohbet ve rabıta yolunu seçiniz.

Ubeydullah Ahrar (k.s)bu ayeti şöyle tasvir etmiştir:”Beraberlik ya cismani olur-o sohbettir- ya da manevi olur-o da rabıtadır-.Ayrıca Allah’ın şu ayetindeki “Dikkat edin! Kalpler ancak Allah’ın zikri ile mutmain olur”(Rad 28) hükmü gereği kalp zikrini tercih ediniz.

Allah bir kimseye fazlı ve keremi ile bu ali tarikata girmek ve şeyhi sevme, ilahi muhabbetten içirmek suretiyle iyilikte bulunsa, bu büyükler onda ihlas, muhabbet ve teslimiyet hasıl olması için bunun peşinden vird verirler.

Şeyhi rabıta etme vakti akşam namazı ile yatsı namazı arasıdır. Rabıta gözü kapatıp iki kaş arasındaki hayali gözü açarak şeyhin suretine bakmaktır.

Ubeydullah Ahrar (k.s) rabıtada yüze ve hatta nurlanmış alna bakmayı tercih etmiştir.Rabıta, yapan kimselerin durumuna göre:

1-Ya muhabbetten dolayı yapılır.Gavsu’l Azam Seyyid Taha’yı (k.s) rabıta etmek veya Mecnun’un Leyla’yı, Züleyhe’nın Yusuf’u ve Ferhad’ın Şirin’i düşünmesi gibi.

2-Ya da bir menfaatı celb etmek için olur.Şeyh Halid’in Gavsu’l Azam’ı, Alaaddin Attar’ın Şahı Nakşibend’i (k.s) rabıta etmesi gibi.Bu şekil rabıtada kişi kalbinin beşeri kirlerle kirlendiğini düşünür ve kirlerin izale olmasını ister.Kalbini tabibin önünde hasta gibi görür,şeyhin yüzündeki nur şualarının ona geldiğini ve sanki kirlerini zail ettiğini düşünür.Mevlana Celaleddin’i Rumi’nin Şeyhi Tebrizi’yi rabıta etmesi gibi.

3-Rabıta yapmanın bir şekli de şeyhin gölgesinde gölgelenmektir. Bu durumda kişi, nefsinin helak edici sıkıntılar içinde olduğunu ve kurtuluşunun ancak şeyhin gölgesinde gölgelenmekle olabileceğini görmesidir.

4-Rabıta korkudan dolayı da yapılır.Behtan şeyhlerinin kendi şeyhlerin rabıta etmeleri gibi.Bu tür rabıta da onlar nefislerinin şeyhlerinin istediği şekilde olmadığını görürler.Bundan dolayı şeyhin kahrından korkarlar, mazur görmesi ve affetmesi için onu rabıta ederler.

5-Rabıta şeyhe koşup kaçma şeklinde de olur. Bu tür rabıta bir kısım insanların yaptığı rabıtadır ki onlar şeytan kurdu ile nefis aslanını kişiyi helak etmek istediğini düşünür ondan kurtulmak için şeyhe kaçar .Fakat onu bulamaz. Bu defa o ikisinin şerrinden emin olmak için şeyhi rabıta eder.

Tarikat ashabına ve bu hizmetkara Allah, şeytan ve nefsin hilelerine karşı yardım etsin. Bu rabıta şekillerinin tercihi hususunda herhangi bir kayıt yoktur. Çünkü herkesin kendine has hali ve süluk(ulaşma) yolu vardır.Herkes kendisi için yaratılan uygun yolda yürüsün.

Bilsin ki rabıta üç kısımdır:

1-Yukarıda yazdığım rabıta. Oturma anında abdestli, 25 Estağfirullah çekerek teverruk (namazdaki oturuş) durumunun tersine kıbleye yönelerek yapılan rabıta.

2-Günaha meyletmekten korkma anında yapılan rabıta. Bu durumda sanki şeyhin iki omuzu üzerinde olduğunu ve ona şöyle dediğini düşünür: “Yanındayım.Benden utanmıyor musun? Kalbini benden başka şeylere meylediyorsun.”

3-Devamlı rabıtalı olmak, şeyhi sanki iki gözü üzerinde görmek. Ne mutlu bu hal kendisinde hasıl olan kimseye.Nitekim Şeyh Hamevi şöyle demiştir:

Ey gönlümün aydınlığı, sana gönlümden seslendim.

Ben sendeyim. Sen ise benim nazarımdasın.

Şibli ise şöyle demektedir:

Namaza aşkımdan günü unuttum.

Sabah mı akşam mı bilmiyorum.

Efendim seni anmak benim yemeğim, içeceğim.

Yüzünü görsem hastalığıma şifa olur.

Sadatın (k.s) şöyle dediğini kardeşlere söyle:

“Tarikat-ı Aliyede birinci esas karşılıklı bağ (murabata) kurmaktır.”

Hatta onlar bunu(murabatayı) namazda bile emretmişlerdir. Bunun en evla olanı kendisi sanki şeyhmiş gibi Allah’a münacatta bulunmaktır. Şeyh Halid murabatanın kıbleye karşı olduğunu söylemiştir.O bu işi yaydı ve bazı onu inkar edenler bunun şirk olduğunu söylediler.Böylece O da cevap vermek ihtiyacı hissetti. İçinde bunu inkar edenlerin inkarlarına cevap olan bir kitap dahi telif etti. Cevabın açıklaması şöyledir: “Kendisine rabıta yapılan kendisine doğru yönelinendir. Harem-i Şerif gibi . Yoksa onun için secde edilen değildir.”

İmam Gazali bu hususta şöyle der: “Namaz kılan kendini şeyhinin yanında olduğunu kabul edecek.” Bu bizim tarikatımızda yoktur.

Rabıtayı bütün vakitlere yayarak adet edinin. Bunun içinde Hz. Ebu Bekir es-Sıddık’in(r.a) bütün vakitlere yayılan murabatası delil getirilmiştir. Nitekim Hz. Ebu Bekir (r.a)Rasulullah’a (s.a.v) utanarak ve korkarak nasıl yapayım ,elimde değil seni hacet anında bile düşünüyorum diye söyledi.Rasulüllah (s.a.v) ise ona şöyle buyurdu: “O ben değilim,benim ruhaniyetimdir.”

Sabah ve akşam arasında yapılan zikrin en azı beşbindir. O da Lafza-i Celal olan Allah lafzıdır. Zikrin adabı, zikredenin dilini hareket etmeyerek üst damağına yapıştırması, hayvani kalbini çam ağacı kozalağı şeklinde tasavvur etmesidir.Çünkü kalp tavuk yumurtasından daha küçük, keklik yumurtasından daha büyüktür.Başı alçaklık olarak ince,gerisi yükseklik olarak enlidir.Sol göğsün altında teverruk oturuşun hilafına oturarak ve Fatihaları emredilen sadata okuduktan sonra tesbihi sağ eline alarak kalbinin üzerine koymaktır. Fatiha okunacak sadat şunlardır:

Şah-ı Nakşibend, Abdulkadir-i Geylani Hz.(k.s)

Abdulhaliku’l Gucdevani, İmam-ı Rabbani Hz.(k.s)

Mevlana Halid, Seyyid Abdulla (k.s)

Seyyid Taha, Gavsu’l Azam Seyyid Sibgatullah el-Arvasi Hz. (k.s)

Zikrederken lafza-i celali düşünür.Tesbihi yüze kadar çeker . Rabbine münacatta bulunarak ve kalbi hazır olarak lisanı ile şöyle der:

“İlahi ente maksudi ve rıdake matlubi”

Bunu gafletten sıyrılmak için yapar. Sonra tekrar tesbihiyle zikre başlar.Beşbini tamamlayana kadar böylece devam eder.

Vukufu’l adediyi kabul edenlerden bir kısmı, tesbihin adetleri sayısınca kalbi ile Allah der, demişlerdir. Abdulhaliku’l Gucdevani’den (k.s), Şahı Nakşibend’e (k.s) kadar olan sadatlar böyle yapmışlardır.

Meşayihin bir kısmı sayısız lafza-i celal üzerine vukufu kalbiyi tercih etmişlerdir.Safi el- Hindi (k.s) gibi.Meşayihin bir kısmı kalp üzerine lafza-i celalin yazılması yolunu seçmişlerdir.Behtan şeyhlerinin yaptığı gibi.Mürid kolay olanı seçmesi ve lafza-i celali, üzerinde herhangi bir hüküm veya sıfatlardan herhangi bir sıfat olmaksızın düşünmesi gerekir.

Zikre sabah ve akşam vakti arasında herhangi bir vakit tahsis edilmesi gerekir. Çünkü iki gurub vakti ile iki tulu vakti arasını ve bilhassa iki gurub arasını ihya etmek gibi en mühim işlerdendir.Hatta bunu bu tarikat-ı aliyede farz kılınmış namaz gibi kabul ederler.

Büyükler tarikat ihvanı ile sohbeti, kardeşlerin birbiri ile menfaatı şartı ile yaparlar.Çünkü tarikat-ı aliyenin adabına göre kişi kendini boğularak helak olan kimse gibi görmelidir.Boğulup helak olacak olan ota bile yapışır.Sohbet bu sebeple önemlidir.

Büyüklerin sohbetleri, şeyhin ve dostlarının sözleri, onların seleflerinin sözleri, Sahabe-Kiram’ın sözleri Rasulüllah’dan (s.a.v) rivayet edilen hadisler,şeriat.akide, tarikat ve ölümle ilgili meselelerin zikridir.Bunların dışındaki bütün meseleler muhabbet yolu üzerine yapılır.Lisan masivaya kayarsa ve meylederse korunmak için rabıta yapın. Bu fayda vermezse şöyle deyin:Hadisi Şerif: “Gerçek hayat ahret hayatıdır.” İstiğfar edin ve sonra rabıtaya dönün.

Bu hizmetkar büyük kardeş Halid Efendi’nin şöyle dediğini işitti: “Bana kalp rabıtası hasıl oldu.” Ne güzel! Çünkü Hallac-ı Mansur’un rabıtası böyle idi.Bu konuda karşılaşma anında açıklama yapılacaktır.Bu hizmetçi kendisine mektup gönderen Hacı Hibetullah’ın bana mektubu okuyan öğrencilerin ve diğer arkadaşların benim için istiğfar etmelerini ümid erder.

Selam onlara ve şeriat-ı Mustafa’ya sarılanlar üzerine olsun. Allah’ım! Hz. Muhammed’e (s.a.v) ailesine, ashabına ve nesline, yarattığın ve yaratacağın şeyler sayısınca salat ve selam et,artır ve bereketlendir.Kardeşleri ve bu hizmetkarı kötü akıbetten koru.Onları Gavsu’l Azam’ın gölgesi altında ilahi cezbenin hasıl olduğu marifete ulaştır.Amin! Ve’l Hamdulillahi Rabbil Alemin.

19. Mektup

Bu mektubu Hacı Yusuf el-Bitlisi’ye deni( alçak)dünyanın kötülenmesi ve ( hasret ) ayrılığını gidermenin şeyhe mürid toplamaktan daha önemli olduğu ve bunun dışındaki meseleler hakkında göndermiştir.

Hamd kendisine mahsus olan Allah’ın adı ile mektubuma başlarım. Salat ve selam Onun Nebi’si (S.A.V)ve ailesi üzerine olsun.

Gavsu’l Azam’ın dergahının hizmetkarından Nakşibendi kardeş Hacı Yusuf Efendi’ye. Gönlün sevgiliyle buluşma arzusuyla dolu olduğuna dair soruyu içeren ve Şeyh Abdurrahim’le gönderdiğiniz muhabbet dolu mektubunuz bu hizmetkara ulaştı.Bu özlemi ve kalbinizin bu mesele üzerine yoğunlaşmasını şu sıra terk etmek evladır.Bu nasıl olacak? Bunun yani ayrılığın şeyhe mürid toplama diye bir şeyle alakası yoktur. Çünkü kalıcı ayrılık,lezzetli olmayan ve irfan ehlinin gözünde buğzedilmiş olan dünya nimetlerine rağmen, muhabbeti arttırır.Çünkü irfan ehli şu hadisten dolayı bu kanaate varmıştır . ” Allah’ın zikri hariç dünya ve içindekiler lanetlenmiştir.”Bu hadisten dünyanın içindekiler ve ihtiva ettiği şeyler kastedilmiştir. Dünya ve nimetleri, sokaklarda bulunan necasetlerden daha değersiz olmasına rağmen, onun kalıcı, nimetlerinin lezzetli olduğu faraza kabul edilse bile ona nasıl iltifat edilir?Allah’ım !Marifet denizinde hazırlanmış halk cezbe içinde olan şeyhin muhabbeti ile dünya nasıl mukayese yapılabilir?

Aşk husunda herkes bişeyler söylüyor.

Onu efsane bilirsin onu efsane olarak okursun.

Hak cezbenin dışındaki şeylere değer verme . Şeyhi şevk ve iftiharla rabıta et.belki amellerin en nihai olanına ulaşırsın.

Selam senin dostlarına ve Şeriat-ı Mustafa’ya (s.a.v) sarılanlar üzerine olsun. 29- Cemazi’l Ula 1928

20. Mektup

Bu mektubu Hacı Yusuf Efendi el- Bitlisi’ye , ali devletin izniyle muharebe etmek, Seyyid Ubeydullah’a yardım etmek için askerleri toplamaya teşvik babında göndermiştir.

Kerim olan Allah’ın ismiyle mektubuma başlarım.Salat ve selam Nebi (s.a.v) ve ailesi üzerine olsun.

Bu dergahın hizmetçisinden Nakşibendi olan manevi kardeşe .Ayrılık acılarına duçar olmanıza rağmen ayrılığınız iyice uzadı.İşte bu hal beni, muhabbetinizin durumunu, deni dünyaya karşı olan zühdünüzü, zatınızın beşeri elemlerden uzak olduğunu, kalbinizin üzüntüyü gerektirecek şeylere meşgul olmadığını tesbit için bu mektubu yazmaya sevk etti. Zira siz Allah’ın hamd eden, şükreden kullarından olmanız ve derya gibi muhtevalı mektuplar göndermeniz sebebiyle bu şeref her zaman sizinle beraberdir.

Dünyadaki güzeller nerde şimdi?

O günahkarların ardından bir nişane kalmadı.

Bu ümmetin sığınağının şöyle dediği söylendi: Başka hizmetlerde olsalar dahi bu büyük cihada Gavsu’l Azam’ın ashabı olmaya teşvikte ve herkesin sizinle beraber olma husunda gayretli olunuz . Çünkü ilk olarak Müslümanlar için bir güvencedir. İkinci olarak Devlet-i Aliye’ye güç katan kimsedir. Üçüncü olarak başkalarına karşı Müslümanların izzeti nefsine dokunacak şeyleri kabul etmeyendir. Dördüncü olarak üçüncü hususta belirtilen şeyin hakkını verme hususunda gayretlidir .Hatta Nebi(s.a.v) ve ailesinin hakkı hususunda çok gayret sahibidir. Beşinci olarak ümmetim sığınağı olan Hz. Seyyid Şah Ubeydullah’a uymakta gayret sahibidir. Altıncı olarak irşad dairesinin kutbu Seyyid Taha’nın (k.s )Gavsu’l Azam’ın ve Sadatı Kiram’ın feyz ve bereketlerini celbedendir. Yedinci olarak eziyete maruz kalma hususunda müşterektir. Bu ( eziyet ) hali kavuşma şevkine (özleme ) onlara sevimlidir.

Ne zamana kadar böyle hicranda günahkar olarak kalacaksın,

Var git, mal ,izzet,makam ve rütbeni terk et,

Eğer sevgililerden ilahi cezbeyi istiyorsan, aşıkların yoluna ayak koy.

Sizin bu mübarek yerlere şereflenmeniz sizleri bu büyüklerin yoluna döndürür.

Bu hizmetkara ve arkadaşlarına düşmanlık yapan herkese , tarikatından çıkan ve Gavs’ın kapısından reddedilen kimselerdir, deyiniz. O ve arkadaşları hususunda O’nun emrine uymada siz benden daha evlasınız Çünkü siz onun dostları arasındansınız.Sizin ali gönlünüzle Bitlis beldesinin nisbetini ve Tebriz civarının sıcaklığında irşad dairesinin kutbunun ağaçlarının meyvelerini çekip almanız zor olur? Bu hizmetçinin haline göre , Ruşkan kazasının nimetleri ile nimetlenmek zor olur. Ama benim nefsim bütün zamanlarda bana muharebe ve eziyet etmektedir. Şimdi ise mal evlat ve bütün var olan şeyler aynı konumdadır.

Selam size, yanınızdakilere ,dostlara ve bu iş hususunda gayretli olan kimseler üzerine olsun. Bu hizmetkarın selamını Mahmud Efendi’ye ,Hacı Bey’e ,Recep Efendi’ye,Feyzullah Ağa’ya ,İsa Çavuş’a ulaştır ve onlara önce şu ayeti okumalarını söyle: Allah’ın mescidlerinde Allah’ın anılmasına engel olan ve onların harab olmasına çalışandan daha zalim kim vardır ?…(Bakara ,114)Sonra da Gavsu’l Azam’a dost olmalarını ve ondan istifade etmelerini söyle.Bu ali tarikatten maksat rabıta yardımıyla şeyh olan halis zatın hatırlanması , ezanın kabul edilmesi ve onlara geçmemesi için nefretin terk edilmesidir.

Çeşitli vakitlerde sevgilinin izni olmaksızın vazifelerle meşgul olmakta tarikata karşı nankörlüktür.

Ey sevgili ! Arada birde olsa yüzünü göreyim ,

Çünkü başkasının güzelliğini söylemek bana yaraşmaz, dedim.

Tarikat işi için şeriatın emrini terk etmek sefihlik sayılan bir durumdur.Üstün gelmek düşmanlara karşı düşünülür.İtaat sevenler içindir.Bu durum büyüklerin razı olduğu bi durumdur.Bu dostlar için yeterlidir.iyi akıbet muttakiler içindir.

Allah’a yemin olsun ki bu durum ( tarikat işi için şeriatın emrini terk etmek ) ne Gavsu’l Azam’ın ne de Hz. Muhammed Mustafa’nın (s.a.v) razı olduğu durumdur. Selamımızı Hacı Yusuf ve Fettullah Efendi’ye ulaştır. Bu hizmetçi Seyyid Nurullah’ın ayaklarından öper , sayısız salat ve selam seçilmiş ceddi ve ailesi üzerine olsun! O’nun ehlinden olmasam da O’ndan bilhassa namaz vaktinde dua talep ederim. Çünkü o buna ehildir ve muhabbet etmek elindedir . Gördüğünde onun sevgilisi Şeyh Abdülmelik’ten dua talep ederim.

O ki , onun sevgisinden gönlü iki pare olmuştu

O’nun sığınağı Sultan İbrahim’dir .Çünkü ona muhtaçtır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.